İnce Bağırsaklar

  • İnce Bağırsakların yapı ve fonksiyonu
  • Hastalıkları
  • Onikiparmak Bağırsağı Ülseri (Duodenum Ülseri)
  • Crohn Hastalığı
  • Çölyak Hastalığı
  • Tıkanmalar (Obstrüksiyon)
  • Katlanma (Intussusepsiyon)
  • Tümörler
  • Mezenterik İskemi
     
İnce bağırsaklar, insanın sahip olduğu en uzun organdır. Vücudun yapısına göre değişir ve 5-8 metre uzunluğunda olabilir.  Ortalama bir insanın ince bağırsakları, kendi boyunun 3.5-4 katı kadar uzundur.  İnce bağırsaklar, adeta bir yumak gibi  karın boşluğumuz içerisinde kıvrımlar yapar.
 
İnce bağırsakların en temel görevi, yediğimiz tüm maddelerin içindeki tüm elementleri vücuda kılcal damarlar yoluyla almaktır.
  • İnce bağırsağın toplam iç yüzey alanı 250 metre kare civarındadır. Bu, kabaca bir tenis kortunun yüzey alanına eşittir.İnce bağırsağın iç yüzeyi düz değildir; Villus adı verilen çok sayıda ufak girinti-çıkıntı ile kaplıdır. Bunlar, ince bağırsağın boş olan, lumen isimli iç kısmına doğru çıkıntı yaparlar.
  • Mideden gelen besinler, mide sıvısıyla yoğurulmuş haldedir. Her gün ince bağırsağınıza bu şekilde 6-12 litre besinle karışık mide sıvısı akar. İnce bağırsak, sindirimin büyük bir kısmını gerçekleştiren organdır ve besinlerden alabileceğiniz gıdaların neredeyse tamamını kan akışına aktaran organ da ince bağırsaktır. İnce bağırsaklar içinde proteinler, karbonhidratlar, yağlar sindirilmektedir. Sindirilen ve yapıtaşlarına ayrılan besin maddelerindeki element, mineral veya kimyasallar yukarıda söz ettiğimiz villuslar sayesinde emilerek, dolaşıma geçer.

Çölyak Hastalığı Nedir?

Çölyak hastalığı; besinlerdeki buğday, arpa ve çavdarda bulunan glüten adlı bir proteine karşı hassasiyet ile ortaya çıkar. Bir bağışıklık sistemi hastalığıdır ve her yaşta görülebilir. Özellikle ailesinde çölyak hastası olan çocuklarda görülme ihtimali fazladır, yani genetik geçiş önemli rol oynar.

Bağışıklık sistemimiz bakteri, virüs gibi zararlı maddelere karşı antikor üreterek vücudu korumaya çalışır. Ancak vücut bazen yararlı olabilecek maddelere karşı da antikor geliştirebilir. Çölyak hastalığında glüten adlı proteine karşı vücudun geliştirdiği antikor, ince bağırsaklarda hasara ve çölyak hastalığının gelişimine neden olur.

Çölyak hastalığında ince bağırsağın içindeki villus adı verilen, besin emiliminin sağlandığı parmaksı çıkıntılardan oluşan tabaka zarar görür. Bağırsak mukozasındaki bu değişiklikler besin maddelerinin sindirimini ve emilimini olumsuz etkiler. Özellikle demir ve folik asit gibi kan yapımının ana elemanlarının emilimi bozulur.

İleri yaşlarda hastalığın belirtileri daha geniş bir yelpazeye yayılır. Hastalığın tedavisi yoktur ve glüten içeren gıdalar kesildiğinde bağırsaktaki zarar önlenir ve şikayetler yok olur.

Toplumda her 100 kişiden 1’inde görülen bu hastalığın görülme ihtimali, ailede çölyak hikayesi varsa 10 katına kadar artar.

Çeşitleri

Çölyak Hastalığının Çeşitleri Nelerdir?

Çölyak hastalığı çok farklı semptomlar ve bulgularla kendisini gösterebiliyor. Bazı hastalarda bulgular belirgin olurken, bazılarında çok hafif görülebiliyor. Bu özelliği nedeniyle hastalık klasik çölyakatipik çölyak, sessiz çölyak ve potansiyel  çölyak gibi farklı klinik tablolarda değerlendiriliyor.

Klasik Çölyak

Daha çok süt çocukları ve küçük çocuklarda, yaşamın 6-24. aylarında glüten alımı başladıktan sonra ortaya çıkıyor.

Büyüme geriliği,  kronik ishal, karında şişlik, halsizlik, iştahsızlık, kusma, adale zayıflığı gibi belirtiler görülüyor. Emilim ve sindirim bozukluğu ön planda oluyor. Demir, folik asit ve D vitamini eksikliği (kemik gelişme bozuklukları) ile kanamaya eğilim (pıhtılaşma bozuklukları) sıkça görülüyor.

Ayırıcı tanıda laktoz intoleransı (süte bağlı karın ağrısı, şişkinlik, ishal) ve bazı paraziter hastalıkların (giardiasis) mutlaka araştırılması gerekiyor.

Atipik Çölyak

Hastalığın bu türüne ise genellikle 5-6 yaş üstü büyük çocuklarda ve erişkinlerde rastlanıyor. Genellikle bulgular çok hafif görülüyor ve sindirim sistemi dışı bulguları ön planda oluyor. Hastalar tek bir belirti ya da bulguya sahip olabiliyor.

Boy kısalığı, pubertede gecikme, diş minesi defektleri ve demir eksikliğinin yanında sindirim sistemine ait tekrarlayan karın ağrısı, bulantı, kusma, karaciğer enzimlerinde yükselme ile kabızlık gibi tipik olmayan bulgular görülebiliyor.

Bu hastalara tanı koymak oldukça zor oluyor. Söz konusu şikayetleri olan kişilerde çölyak hastalığının mutlaka düşünülmesi gerekiyor.

Atipik çölyak, huzursuz bağırsak sendromu ile karışabiliyor. Açıklanamayan demir, folik asit ve B12 vitamini eksikliği ile kemik gelişme problemleri, tekrarlayan karın ağrısı, karın şişliği ve serum albümin düzeyinde düşme gibi durumlarda da çölyak hastalığının akla getirilmesi önem taşıyor.

Sessiz Çölyak

Çölyak açısından herhangi bir şikayeti ve bulgusu bulunmayan bireylerin yakınlarına çölyak hastalığı teşhisi konmasının sonucunda yapılan aile taramalarında veya herhangi bir başka nedenle yapılan tetkiklerde tesadüfen tipik çölyak hastalığının rastlanmasıdır.

Potansiyel  Çölyak Hastalığı

Çölyak testlerinde pozitif sonuç çıkan, ancak ince bağırsak biyopsileri normal ya da minimal değişiklik gösteren bir durum. Sonraki yıllarda glüten hassasiyeti çıkacağından düzenli doktor kontrolünde izlem yapılıyor.

Non-çölyak Glüten Hassasiyeti

Glüteni tolere edemeyen, ancak kanında çölyak hastalığına özgü antikorlar bulunmayan ve ince bağırsak dokusunda hasar gözlenmeyen bir durumu tanımlıyor. Non-çölyak glüten hassasiyetine toplumun yaklaşık yüzde 20’sinde rastlanıyor.

Belirtiler çölyak hastalığı ile benzer olsa da hafif seyrediyor. Ancak bazı çalışmalarda baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu, eklem ağrısı, bacak, kol ve parmaklarda uyuşma gibi sindirim sistemi dışı belirtiler bulunabiliyor. Belirtiler glüten alımından saatler, hatta günler sonra ortaya çıkabiliyor.

Bu durumun tanısı için kesin bir test bulunmuyor. Çölyak ve diğer hastalıklar dışlandıktan sonra teşhis konabiliyor.

Hastaların, çölyak hastalığında olduğu gibi tamamen glütensiz diyet uygulaması gerekiyor. Bunun hayat boyu mu, yoksa belli bir dönem mi devam edeceğine dair somut kanıtlar bulunmuyor.

Nedenleri

Çölyak Hastalığının Nedenleri Nelerdir?

Çölyak hastalığı, genetik olarak yatkın bireylerde görülüyor. Hastaların yakın akrabalarında da çölyak ya da Dermatitis herpetiformis (Gluten intolerasından kaynaklanan deri hastalığı) hastalığının görülme olasılığı daha yüksek.

Hastanın yediği besinlerin içerisinde glüten bulunmadığı sürece hastalık bir bulgu vermiyor. Bu yüzden buğdayın beslenmede önemli yer tuttuğu bölgelerde sık görülürken, Çin ya da Japonya gibi ülkelerde nadir rastlanıyor.

Dünyadaki sıklığı ülkeden ülkeye değişmekle birlikte ortalama % 1 civarında görülmektedir. Türkiye’de 6-17 yaş grubu okul çocuklarında yapılan çalışmada hastalığın görülme sıklığı % 1.7 olarak belirlenmiştir. Yetişkinlerde görülme sıklığı ise % 1 olarak bildirilmektedir.

Belirtiler

Çölyak Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

2 Yaş Altı Çocuklarda

  • Kusma
  • Kronik ishal
  • Karında şişlik
  • Gelişme geriliği
  • İştahsızlık

2 Yaş Üstü Çocuklarda

  • Birkaç haftadır geçmeyen ishal
  • Akranlarından daha kısa ve zayıf olma
  • Gelişimin yavaşlaması
  • Kronik kabızlık ve kusma
  • Kilo kaybı
  • Sinirlilik
  • Ergenlikte gecikme
  • Dikkat eksikliği / hiperaktivite bozukluğu (DEHB), öğrenme güçlükleri, baş ağrıları, kas koordinasyonu ve nöbetlerinin olmaması gibi nörolojik semptomlar.

Yetişkinlerde

  • Karın şişliği
  • Kansızlık
  • İshal
  • Kusma
  • Kabızlık
  • Açık renkli ya da kötü kokulu dışkı, tuvalet ihtiyacının artması
  • Karın ağrısı ve kramp
  • İştahsızlık ve gaz şikayetleri
  • Kilo kaybı
  • Yorgunluk ve halsizlik
  • Kemik veya eklem ağrısı
  • Demir eksikliği
  • Baş ağrısı
  • Nedeni bilinmeyen karaciğer hastalıkları
  • Duygudurum değişiklikleri, sinirlilik ve depresyon
  • Kısırlık
  • Deri döküntüleri
  • Diş minesi sorunları

Tanı Yöntemleri

Çölyak Hastalığının Tanı Yöntemleri

Çocuklarda çölyak tanısı koymak çok daha kolay. Sebepsiz karın ağrısı, alerji, inatçı kusma, deri döküntüsü, tedaviye rağmen düzelmeyen kansızlık ve gelişme geriliği gibi belirtiler Çölyak hastalığının göstergesi olabiliyor.

Ancak erişkinlerde tanının koyulması çocuklar kadar kolay değil çünkü yetişkinlerde bu belirtilerden sadece bir tanesi görülebiliyor.

Tanıda serolojik testler ve ince bağırsak biyopsisi uygulanıyor.

Serolojik testler için kanda Antigliadin ve antiendomisyum antikor testleri yapılıyor. Duyarlılık ve özgünlüğü en yüksek olan ise doku transglutaminaz antikor Ig A ve G testleri oluyor. Bu testler tarama ve izleme amaçlı da kullanılıyor.

Kesin tanı için endoskopi ile ince bağırsak yapısı değerlendiriliyor, biyopsi alınabiliyor.

Bağırsak katlantılarındaki taraksı görünüm, katlantılarda azalma ve düzleşme ile ince bağırsak yüzeyinde emilimi sağlayan parmak şeklinde ve villüs adı verilen yapıların düzleşmesi, yassılaşması bu hastalarda sık görülüyor.

İnce bağırsağın başlangıç kısımlarında hastalığa daha sık rastlandığından, bu bölge biyopsileri doğru sonuç veriyor. Ancak tanı konulurken hafif ve sessiz olguların varlığının da unutulmaması gerekiyor.

Tedavi Yöntemleri

Çölyak Hastalığının Tedavi Yöntemleri

Çölyak hastalarının yaşam boyu glütensiz diyet uygulanması gerekiyor. Tedavi sürecinde glütenin diyetten uzaklaştırılmasıyla bağırsak yapısında hızla düzelme sağlanıyor. İltihap düzeliyor, emilim normale dönüyor.

Çölyak hastalarının tedavisinde uygulanması gereken bazı kurallar bulunuyor. Bu nedenle bir diyetisyenle görüşmeleri ve konuyla ilgili bilgilenmeleri önem taşıyor.

Glütensiz diyete ömür boyu uyum sağlanması, besinsel eksikliklerin saptanması ve tedavi edilmesi gerekiyor. Ayrıca düzenli klinik ve laboratuvar izlemleri yapılması önem taşıyor.

Çölyak Hastalarının Beslenmesinde Dikkat Etmesi Gerekenler 

Glütensiz diyette yulaf, arpa, çavdar ve buğday olmuyor. Pirinç ve mısırın sıklıkla tüketilmesi gerekiyor. Diyet dışında eksik olan, demir ve B12 vitamini gibi besin öğelerinin yerine konması önem taşıyor.

Hastaları glütensiz diyet konusunda eğitmek, sıkı diyet yapması için motive etmek önem taşıyor. Bazen glütensiz diyet ile iyi sonuç alınmakla birlikte demir, folik asit, B12 vitamini, A, D, E, K gibi yağda eriyen vitaminlerin ve kalsiyumun kısa ya da uzun süreli verilmesi gerekebiliyor.

Glüten İçeren Besinler

Ekmek, makarna, tahıl gevreği, gözleme, salça, sos, pasta, kek, çörek, peksimet, galeta, kraker, bisküvi, pasta, irmik ve kepekte glüten bulunuyor.

Glüten İçermeyen Besinler

Mısır, beyaz pirinç, soya, karabuğday, patates unu, keten tohumu, mercimek, fasulye, nohut, fındık, fıstık, badem, ceviz, meyveler, sebzeler, klasik peynir, mandıra sütü, kefir, yoğurt, turşu, boza, sirke, nar suyu ve nar ekşisi glüten içermeyen gıdalar arasında.